Probiyotik ve probiyotik besinler vücudumuza alındığı zaman sağlığımız ve fizyolojimize yararlı şekilde etki eden canlı mikroorganizmalara verilen isimdir. Barsak mikrobiyotası doğduktan itibaren 3 yıl içinde tam olarak kurulur. Probiyotik mikroorganizmalar mide asidine karşı dayanıklı, barsağımızın epiteline tutunabilir, antimikrobiyal maddeler salgılayarak patojenlerden koruyucu etki gösterirler. Probiyotik mikroorganizmalar insanlar için patojen ve toksik değildir. Fermente süt ürünleri, ekşi mayalı ekmek, sirke, şarap, turşu, boza probiyotik besinlere örnek verilebilir.
Probiyotik Besinler
Probiyotik, oligosakkarit yapısında bileşiklerdir. Probiyotikler mikrobiyotadaki yararlı mikroorganizmaların aktivitesini ve çoğalmasını arttırır. Bu oligosakkaritler kalın barsakta probiyotik bakteriler yardımıyla sindirilerek kısa zincirli yağ asitleri üretirler. Kısa zincirli yağ asitleri kan glikoz düzeyini dengeleyici ve sindirimi yavaşlatıcı etkisi vardır. Pırasa, elma, bamya, enginar, ceviz, badem, fındık, soğan, kereviz, fasülye mercimek, tam buğday, yulaf, arpa i kepekli pirinç, zeytin, muz, çilek, sarımsak, üzüm, kara buğday, nohut ve bezelye probiyotik besinlere örnek olarak verilebilir.
Mikrobiyota, Barsak ve Beyin
Yapılan araştırmalar sonucunda barsak mikrobiyotası ile merkezi sinir sistemi arasında ilişki olduğu anlaşılmıştır. Eğer antibiyotik ilaçlar kullanılırsa barsak sağlığı olumsuz etkilenebilir, antibiyotikler bütün mikroorganizmaları öldürür. Kötü mikroorganizmaların yanında sağlığımız için yararlı olan mikroorganizmalar da ölürse mikrobiyota bozulur ve irritabl barsak sendromu, inflamatuar barsak hastalığı ve diğer bozukluklar oluşabilir.
Barsak ile beyin arasındaki ilişkiyi vagus adı verilen sinir kurar. Bu sinir beyin, mide ve barsaklar arasında bağ kurmaktadır. Beynin bir bölgesi olan amigdala duyusal tepkiler ve duyusal hafıza için önemli rol oynar. Eğer barsak mikrobiyotası olumsuz bir etkiyle karşılaşırsa amigdalada nörotransmitterler değişerek korku, kaygı vb. durumların oluşmasına neden olur. Barsaktan salgılanan kısa zincirli yağ asitleri serotonin ve noradrenalin gibi hormonları etkileyerek beyin sağlığını da ilgilendirir. Ayrıca bu nörostransmitterler insülin salınımını etkiler ve barsak hormonlarını arttırır böylece kan şekerinin dengede tutulmasına yardımcı olur, gastrointestinal sistem, yağ dokusu, beyin, karaciğer ve diğer dokuları olumlu yönde etkiler. Yapılan araştırmalarda lactobacillus ve bifidobacterium probiyotik suşlarının gamma amino bütirik asit(GAMA), sentezleme yeteneği sayesinde anksiyete ve depresif belirtileri azalttığı görülmüştür.